İki sevgili varmış Hani insanın içini kıpır kıpır ettiren umut dolu bir
sevgiymiş onlarınki. Evlenmeyi düşünüyorlarmış. Derken bir gün delikanlının yurt
dışına gitme mecburiyeti doğmuş. Kız gözyaşları içinde kalmış. Onsuz nasıl
yaşayacağını bilemiyormuş. O zaman delikanlı cebinden bir yüzük çıkartmış ve
demiş ki 'Ben iki yıl sonra döneceğim. Eğer döndüğüm güne kadar parmağından bu
yüzüğü hiç çıkartmazsan beni gerçekten sevdiğini anlayacağım ve hemen
evlenecegiz.' Genç kız çaresiz kabul etmiş. Çocuk gitmiş.
Kız yüzüğü hiç ama hiç çıkartmamış. Taa ki... Taa ki sevgilisini karşılamaya
gittiği güne kadar. O gün rıhtımda durmuş kendisine nişanlısını getiren geminin
kıyıya yanaşmasını izliyormuş heyecanla. Birden güvertede delikanlıyı görmüş.
Yüreği ağzına gelmiş. Sevinç içinde kendisini göstermeye çalışmış.
Elini cebinden çıkartıp sallayayım derken "şıp" diye bir sesle irkilmiş. Yüzük
parmağından düşmüs, denizin derinliklerinde kaybolup gitmiş! Ne yaptıysa, ne
söylediyse delikanlıyı ikna edememiş. Çocuk kızı terk etmiş. Zaman geçmiş.
Kız bir gün hep nişanlısıyla birlikte gittikleri balıkçıya uğramış. Birde bakmış
ki delikanlı orada! Hemen yanına yaklaşıp olanları anlatmaya çalışmış. Delikanlı
ilk başlarda biraz soğuk davrandıysa da sonunda yelkenleri suya indirmiş. Uzun
ayrılığın getirdiği özlemle birbirlerine sarılmışlar. Mutluluk yüzlerinde
okunuyormuş adeta. Bu olayın şerefine hemen yemek sipariş etmişler. Bir kaç
dakika sonra bir tabakta balıkları gelmiş. İştahla çatal bıçağa davranmışlar.
Balığı kestiklerinde içinden ne çıkmış dersiniz?
Yüzük dediniz değil mi?
Bilemediniz.
Kılçık!
Siz çok fazla Türk filmi seyretmişsiniz... J)))
sevgiymiş onlarınki. Evlenmeyi düşünüyorlarmış. Derken bir gün delikanlının yurt
dışına gitme mecburiyeti doğmuş. Kız gözyaşları içinde kalmış. Onsuz nasıl
yaşayacağını bilemiyormuş. O zaman delikanlı cebinden bir yüzük çıkartmış ve
demiş ki 'Ben iki yıl sonra döneceğim. Eğer döndüğüm güne kadar parmağından bu
yüzüğü hiç çıkartmazsan beni gerçekten sevdiğini anlayacağım ve hemen
evlenecegiz.' Genç kız çaresiz kabul etmiş. Çocuk gitmiş.
Kız yüzüğü hiç ama hiç çıkartmamış. Taa ki... Taa ki sevgilisini karşılamaya
gittiği güne kadar. O gün rıhtımda durmuş kendisine nişanlısını getiren geminin
kıyıya yanaşmasını izliyormuş heyecanla. Birden güvertede delikanlıyı görmüş.
Yüreği ağzına gelmiş. Sevinç içinde kendisini göstermeye çalışmış.
Elini cebinden çıkartıp sallayayım derken "şıp" diye bir sesle irkilmiş. Yüzük
parmağından düşmüs, denizin derinliklerinde kaybolup gitmiş! Ne yaptıysa, ne
söylediyse delikanlıyı ikna edememiş. Çocuk kızı terk etmiş. Zaman geçmiş.
Kız bir gün hep nişanlısıyla birlikte gittikleri balıkçıya uğramış. Birde bakmış
ki delikanlı orada! Hemen yanına yaklaşıp olanları anlatmaya çalışmış. Delikanlı
ilk başlarda biraz soğuk davrandıysa da sonunda yelkenleri suya indirmiş. Uzun
ayrılığın getirdiği özlemle birbirlerine sarılmışlar. Mutluluk yüzlerinde
okunuyormuş adeta. Bu olayın şerefine hemen yemek sipariş etmişler. Bir kaç
dakika sonra bir tabakta balıkları gelmiş. İştahla çatal bıçağa davranmışlar.
Balığı kestiklerinde içinden ne çıkmış dersiniz?
Yüzük dediniz değil mi?
Bilemediniz.
Kılçık!
Siz çok fazla Türk filmi seyretmişsiniz... J)))