İşkencede öldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin ailesi, asıl yargılanması gerekenleri yargılatamadıklarını söylüyor. Ablası, "Şili'deki cunta döneminde bile görülmeyecek işkence etmişler. Emri verenler hesap vermedi"diyor
Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe 28 yaşındaydı. Annesi Fadime Göktepe'nin kuzusuydu.
Babasını 5 yıl önce kaybetmişti. Gazetecilik yaparken bir yandan da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nde okuyordu.
Bir kızı seviyordu. Evleneceklerdi... 8 Ocak 1996 sabahı gazeteye gittiğinde, gündemde Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen iki tutuklunun cenazeleri olduğunu görünce, "Mutlaka ben izlemeliyim" diyerek, fotoğraf makinesini aldığı gibi Eyüp Alibeyköy'e gitti.
Cenaze töreninin yapılacağı yer polis tarafından ablukaya alınmıştı. Göktepe gazeteci olduğunu söyleyerek içeri girmek istedi. Ancak sarı basın kartı olmadığı için polisler 'Hayır' dedi.
Israr edince de gözaltına alındı. Ve tüm gözaltına alınanların toplandığı merkez olan Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü.
Bir daha da haber alınamadı... Ertesi gün salona yakın bir parkta bir ceset bulundu. Üzerinden çıkan kimlikte ise Metin Göktepe yazıyordu
BİTMEYEN GECE
Anne Fadime Göktepe o gün oğlundan haber alamayınca meraklandı, telaşlandı. Gece telefon çaldı.
Telefondaki ses 'Metin geldi mi?' diye sordu. 'Hayır' der demez telefonu kapattı arayan. Anne yüreği yerinde durmadı.
Uyku tutmadı, evin odalarında dolaştı durdu. Sabaha karşı Göktepe'nin bir arkadaşı geldi. Fadime Göktepe 'Nereden geliyorsun?' diye sordu. Arkadaşı, "Bizi içeri aldılar, bıraktılar.
Metin'i görmedim ama onu da bırakırlar" dedi. Bir süre sonra Metin'in 26 yaşındaki kardeşi Aziz bakkala gitti.
Ama eve ağlayarak döndü: "Ağabeyim Cerrahpaşa'da yaralı yatıyormuş." O an dünya Fadime Göktepe'nin başına yıkıldı.
Kendini balkondan aşağı atacaktı ki evdeki kadınlar tuttu kolundan. Anne Fadime Göktepe, kuzusu Metin'i 10 Ocak'ta ebediyete uğurladı.
Aradan 14 yıl geçti. Yüreğindeki acı bir an olsun dinmeyen anne Göktepe oğlundan ayrı geçirdiği yılları SABAH'a anlattı:
"Metin öyle bir çocuktu ki, onun gibisi daha bulunmaz. Metin kimsenin kalbini kırmazdı. Kavgacı biri değildi. Sevdiği kızın ve Metin'in fotoğrafını boynumdaki kalpli kolyede taşıyorum.
Onu evlendirip mürüvvetini görmek istiyordum. Sanki Metin telefon edecek, kapıdan içeri giriverecek gibi geliyor bana.
Fotoğrafları hep karşımda, onu izlerim. Günlerimi hep onun hayaliyle yaşıyorum. Yattığımda, kalktığımda, aklımdan hiç çıkmıyor. Bana çok zor geliyor."
BAŞKA ÖLÜMLER OLMASIN
Meryem Göktepe, davada asıl yargılanması gerekenleri yargılatamadıklarını söyledi.
"Aslında 'Eyüp civarında 14 ila 70 yaş arasında kimi görürsen gözaltına al' emrini veren Orhan Taşanlar da yargılanmalıydı" diyen Meryem Göktepe şöyle konuştu: "Ölümler Metin'le sınırlı kalmayabilirdi.
50 kişiyi almışlar salona. Şili'de cunta döneminde bile görülmeyecek şekilde işkence etmişler. Bunun hesabını vermediler kimseye bu emri verenler. Sonrasında sanık polislere sahip çıkanlar oldu.
Mehmet Ağar, 'Ama o da militandı' dedi. Bu bir itiraftı aslında. 'Öldürülmeyi hak etti' anlamına gelir. Devlete olan güvenimizi kaybettik.
Yakınlarını kaybetmiş ailelerle birlikte, 'Başka ölümler olmasın' diye mücadele başlattık."
Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe 28 yaşındaydı. Annesi Fadime Göktepe'nin kuzusuydu.
Babasını 5 yıl önce kaybetmişti. Gazetecilik yaparken bir yandan da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nde okuyordu.
Bir kızı seviyordu. Evleneceklerdi... 8 Ocak 1996 sabahı gazeteye gittiğinde, gündemde Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen iki tutuklunun cenazeleri olduğunu görünce, "Mutlaka ben izlemeliyim" diyerek, fotoğraf makinesini aldığı gibi Eyüp Alibeyköy'e gitti.
Cenaze töreninin yapılacağı yer polis tarafından ablukaya alınmıştı. Göktepe gazeteci olduğunu söyleyerek içeri girmek istedi. Ancak sarı basın kartı olmadığı için polisler 'Hayır' dedi.
Israr edince de gözaltına alındı. Ve tüm gözaltına alınanların toplandığı merkez olan Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü.
Bir daha da haber alınamadı... Ertesi gün salona yakın bir parkta bir ceset bulundu. Üzerinden çıkan kimlikte ise Metin Göktepe yazıyordu
BİTMEYEN GECE
Anne Fadime Göktepe o gün oğlundan haber alamayınca meraklandı, telaşlandı. Gece telefon çaldı.
Telefondaki ses 'Metin geldi mi?' diye sordu. 'Hayır' der demez telefonu kapattı arayan. Anne yüreği yerinde durmadı.
Uyku tutmadı, evin odalarında dolaştı durdu. Sabaha karşı Göktepe'nin bir arkadaşı geldi. Fadime Göktepe 'Nereden geliyorsun?' diye sordu. Arkadaşı, "Bizi içeri aldılar, bıraktılar.
Metin'i görmedim ama onu da bırakırlar" dedi. Bir süre sonra Metin'in 26 yaşındaki kardeşi Aziz bakkala gitti.
Ama eve ağlayarak döndü: "Ağabeyim Cerrahpaşa'da yaralı yatıyormuş." O an dünya Fadime Göktepe'nin başına yıkıldı.
Kendini balkondan aşağı atacaktı ki evdeki kadınlar tuttu kolundan. Anne Fadime Göktepe, kuzusu Metin'i 10 Ocak'ta ebediyete uğurladı.
Aradan 14 yıl geçti. Yüreğindeki acı bir an olsun dinmeyen anne Göktepe oğlundan ayrı geçirdiği yılları SABAH'a anlattı:
"Metin öyle bir çocuktu ki, onun gibisi daha bulunmaz. Metin kimsenin kalbini kırmazdı. Kavgacı biri değildi. Sevdiği kızın ve Metin'in fotoğrafını boynumdaki kalpli kolyede taşıyorum.
Onu evlendirip mürüvvetini görmek istiyordum. Sanki Metin telefon edecek, kapıdan içeri giriverecek gibi geliyor bana.
Fotoğrafları hep karşımda, onu izlerim. Günlerimi hep onun hayaliyle yaşıyorum. Yattığımda, kalktığımda, aklımdan hiç çıkmıyor. Bana çok zor geliyor."
BAŞKA ÖLÜMLER OLMASIN
Meryem Göktepe, davada asıl yargılanması gerekenleri yargılatamadıklarını söyledi.
"Aslında 'Eyüp civarında 14 ila 70 yaş arasında kimi görürsen gözaltına al' emrini veren Orhan Taşanlar da yargılanmalıydı" diyen Meryem Göktepe şöyle konuştu: "Ölümler Metin'le sınırlı kalmayabilirdi.
50 kişiyi almışlar salona. Şili'de cunta döneminde bile görülmeyecek şekilde işkence etmişler. Bunun hesabını vermediler kimseye bu emri verenler. Sonrasında sanık polislere sahip çıkanlar oldu.
Mehmet Ağar, 'Ama o da militandı' dedi. Bu bir itiraftı aslında. 'Öldürülmeyi hak etti' anlamına gelir. Devlete olan güvenimizi kaybettik.
Yakınlarını kaybetmiş ailelerle birlikte, 'Başka ölümler olmasın' diye mücadele başlattık."
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]